Tarla’dan Tekrar Merhaba

Tarlataban 2012 senesinden beri faaliyet gösteren bir topluluk. Ancak bu süreçte tarlada olup bitenler yıllara göre farklılık gösteriyor. Bazı yıllar katılımı yüksek aktif bir topluluk olabilmişken, bazı yıllarda çok sönük kalmış maalesef. Hem bir topluluk olmanın zorluğu, hem de ülkemizdeki olaylardan fazlasıyla etkilenmiş. Yeni bir ekibin dört elle işe sarıldığı şu günlerde bu engellerden “maalesef, çok yazık” diyerek bahsetmek mümkün. Ancak acele bir sonuca koşmadan, bu zorlukların yenilikçi fikirlere yol açtığı, dinamik ve değişen bir Tarlataban okuması yapmak da mümkün. Öyle ki, topluluğumuzun tarihini, dünyanın birçok yerinde kentsel tarımı canlı tutmaya çalışan kitlenin tarihiyle birlikte düşünmek de mümkün. 

Kentsel tarımla ilgilenen bu kesim, karşılaştığı kısıtlı alan, suya ulaşımın zorluğu, uygunsuz ve kirli çevre koşulları gibi engelleri pratik çözümlerle, parlak fikirlerle aşmayı çok iyi bilmiştir. Üstelik bunu büyük tarım şirketlerinin sahip olduğu korkunç para ve olanaklar olmadan yapabilmiştir. Bir bahçede keşfedilen çözümler, hiçbir fikir mülkiyeti kaygısı güdülmeden yayılmış, özgürce akan bilgi, birinin karşısına çıkan engeli diğerinin kolaylığı haline getirmiştir. Bir bahçede geliştirilen teknikler ya da geleneksel metotlar üzerine yapılan araştırmalarla ortaya çıkan yöntemler, internet ve sosyal bağlar aracılığı ile diğer bahçelere aktarılıp, oralarda benzer sorunlar daha yaşanmadan çözülebilmiştir. 

Tarlataban’ın geçmişinde de bu bilgi alışverişleri önemli bir rol oynadı. Örneğin tarlayı ziyarete gelen başka bahçe ve bostanlardan bahçe düzeninin ve ekin çeşitlerinin ne kadar kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olabileceğini öğrendik. Zaman zaman düzenlediğimiz atölyeler ve konuşmalarda bizden bir karşılık beklemeden paylaşımda bulunan kişiler sayesinde en temel tarım bilgisinden en ince fikirlere kadar birçok bilgi edindik. 

Çalışmalarımıza, sadece bilginin değil, malzeme ve tohumun özgürce dolaşımı da katkı sağladı. Tarlanın yıllardır muhafaza etmeye çalıştığı tohum koleksiyonu, Türkiye’nin dört bir yanından hiçbir karşılık beklemeden bize ulaştırılan tohumlar ile mümkün oldu. Öyle ki Tarlataban’ın zamanında dağıttığı fideler ve tohumlar ile bu atalık tohumlar daha geniş bir çevreye yayılmış oldu. Bu yardımsever ağ, geçtiğimiz yıl trajik bir şekilde tüm tohumlarımızı ve arazimizi kaybettiğimizde de imdadımıza yetişti ve bu sene yeniden birçok tohumumuz oldu. 

Tarlataban’ın son bir yılını da bu paylaşım ağı ve zorluklar karşısında yılmadan deneyerek çözüm üretmeye çalışan tarladaşlar üzerinden değerlendirecek olursak iki önemli durum karşımıza çıkıyor. İlki, geçtiğimiz yıl okul yönetimi tarafından tarlanın yıllardır kullandığı alana erişimin engellenmesi, ikincisi de bizim çözüm üretme sürecimiz. Yukarı anlattıklarımda ne kadar optimist davranmış ve biraz toz pembe bir resim çizmişsem bu kısımda da benzer bir yol izleyeceğim. Çünkü, en azından kendi serüvenimizi anlatırken özgür olabilmeli ve umut aşılayabilmek için dünyayı olduğundan daha güzel hayal edebilmeliyiz diye düşünüyorum. 

Benim içinde bulunduğum devre, Tarlataban’ın tarlasını boğaz manzaralı, kuyusu, elektriği olan, serası, çardağı, barakası, alet-edevatı, tohumları içinde bir şekilde devraldı. Tarlanın üzerinde yer alan küçük defne ormanıyla birleştiğinde bu müthiş bir mirastı bizim için. Öyle ki tarla, Tarlataban ile eş anlamlıydı adeta. Ancak geçtiğimiz yıl ikisinin yolu ayrıldı. İyi niyetimize inanılmadığı için, belki de tarla biraz sahipsiz kaldığı, eski günlerindeki gibi olmadığı ve ülkemizdeki siyasi ortam biraz daha gerildiği için okul yönetimi adım adım alana girişimizi zorlaştırdı ve sonunda yasakladı. Belki tatlı gölgeli hamaklardan ve yılların emeğinden uzak kaldık hatta tohumlarımız yakıldı (kim tarafından bilmiyoruz) ancak ardından gelen süreç öğretici olmadı diyemeyiz. Kısa bir süre için topraksız çiftçiler olduk. Bahar mevsimi geldi çattı ancak bir alanımız yoktu. Biz de gözümüzü dışarı çevirdik ve mahalle ile ilişkilerimizi güçlendirip mahallede bulduğumuz bir yerlere ekim yapalım dedik. 

Hisarüstü Derneği ile iletişime geçtik ve Duatepe Parkı’nda yeni bahçemizi oluşturmaya karar verdik. Çok tartıştık, dernektekiler ile konuştuk. Bu sırada Büyükşehir Belediyesi tarafından parkta yapılması düşünülen yenileme çalışmasına dahil olup projeye bir kent bostanı eklemeye çalıştık. Bürokrasi içinde kaybolmadan, ilk adım olarak parkta bir bahar temizliği yapmaya karar verdik. Temizlik yapmamız sayesinde çevrede çok olumlu bir imaj kazandık. Çevre derken parktaki çaycıyı kastediyorum. Belki büyük çaplı değildi ancak ilk tohumlarımızı toprağa attığımızda çaycı abi göz kulak olmaya söz verdi. Enerjik bir kadro olarak başladık, araya sınavların girmesiyle biraz dağıldık. Ancak yakın çevremizdeki insanlarla geliştirdiğimiz ilişkilerin ne kadar önemli ve faydalı olduğunu görmüş olduk. Belki de gelecekteki bir Duatepe Bostanı’nın da ilk adımlarını atmış olduk.

Parkta mevsim kaçmadan çabalarken bir yandan da okul yönetimi ile iletişime geçtik ve yeni bir alanın tahsis edilmesi için istikrarlı bir şekilde talepte bulunduk. Bir şekilde okul idaresi tarafında negatif bir imajımız olduğunu fark ettik. Birkaç görüşme sonunda bu imajın iletişimsizlikten kaynaklandığını fark ettik ve tüm bu sürecin sonunda Nafi Baba Dersliği yakınlarındaki yeni alanımıza kavuşmuş olduk. Bu süreçte ise ısrarcı olmanın önemini ve umut etmenin gerekliliğini görmüş olduk bir anlamda. Ancak en önemlisi tarladan bağımsız bir topluluk olduğumuzu gördük. 

Bu deneyimlerin aktarılmasının ne kadar gerekli ve önemli olduğunu da üst devrelerle aramızda kopukluk olan bu dönemde kavradık. Bu nedenle bir blog yayınlamaya ve böylece bir Tarlataban hafızası oluşturmaya karar verdik. Her ne kadar tarım bilgisi genelde sözlü olarak ve pratik üzerinden aktarılsa da bir topluluk olmanın gereği olan ortaklıkların sağlanması için aktarılan bilginin saklanması, kayıt altına alınması, hatta bunun yanı sıra aktarılma biçiminin de kayıt altına alınması yazılı olarak yapılabilir. Bu sayede yıllar içinde kopukluklar yaşansa da yeniden bir bağ kurulmak istendiğinde bu bağ eskiden oluşturulmuş yazılara bakılarak kurulabilir. Blogumuzda hem geçtiğimiz yıllarda yazılmış yazılardan, listelerden, röportajlardan faydalanmayı hem de güncel faaliyetlerimizi raporlamayı hedefliyoruz. Umarız ki yıllar sonra geleceklere yol gösterecek arşiv nitelikli ve öğretici bir blog geleneği ortaya çıkar. 

Oğuzhan İzmir

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın